Ortadoğu’da Manda Yönetimlerinin Kurulması
Coğrafi olarak stratejik bir konumda bulunan ve zengin doğal kaynaklarıyla dikkat çeken Orta Doğu, I. Dünya Savaşı'na kadar genellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altında idi. Sadece İran, Osmanlı hakimiyeti dışında kalan bir bölgeydi. Ancak 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflaması, iç ve dış sorunlarla mücadele etmesi, Orta Doğu’yu İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya ve İtalya gibi büyük güçlerin etki alanına girmeye çalıştığı bir bölge haline getirdi. I. Dünya Savaşı sırasında, İngiltere, Fransa ve Rusya arasında yapılan gizli anlaşmalarla Orta Doğu'nun paylaşılmasına karar verildi. Rusya, savaşın sonunda bu gizli anlaşmaları açıkladı.
Bu dönemde, ABD’nin savaş sonrasında yalnızlık politikasına dönmesi, İngiltere ve Fransa’ya Orta Doğu'da serbestçe hareket etme imkanı sağladı. Ancak, ABD Başkanı Wilson’un belirlediği ilkeler, İngiltere ve Fransa'nın Orta Doğu'daki planlarını sınırlayan bazı maddeler içeriyordu. Bu durum karşısında, bölgede manda yönetimleri kurulması kararı alındı.
San Remo Konferansı
I. Dünya Savaşı’nın ardından, 18-26 Nisan 1920 tarihlerinde İtalya’nın San Remo şehrinde düzenlenen uluslararası konferans, Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarının paylaşılması ve Sevr Barış Antlaşması’nın koşullarının belirlenmesi amacıyla toplandı.
İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan ve Belçika’nın temsilcilerinin katıldığı bu konferansta, Osmanlı İmparatorluğu'nun Asya ve Kuzey Afrika’daki Arap topraklarından tüm haklarını feragat etmesi ve bağımsız bir Ermenistan ile özerk bir Kürdistan kurulması kararlaştırıldı.
Bunun yanı sıra, Osmanlı’nın eski Suriye toprakları üzerinde, Suriye (Şam merkezli) ve Lübnan, Fransa'nın manda yönetimine verilmesi, Filistin ise İngiltere’nin kontrolüne bırakılması kararlaştırıldı. Irak, İngiltere'nin manda yönetimi altına alınacaktı. San Remo Konferansı, 10 Ağustos 1920'de Osmanlı Hükümeti'ne imzalatılan Sevr Antlaşması’nın temelini oluşturdu.
Orta Doğu’da Büyük Devletlerin Politikaları
a. İngiltere ve Orta Doğu
İngiltere'nin Uzak Doğu'dan gelen en kısa yolu Orta Doğu üzerinden geçmekteydi. 1869'da Süveyş Kanalı'nın açılması ve bölgedeki petrol kaynaklarının keşfi, Orta Doğu'yu İngiltere için daha stratejik hale getirdi.Almanya'nın Osmanlı İmparatorluğu ile yakın ilişkiler kurarak Hicaz Demiryolu projesini başlatması, İngiltere’yi endişelendirdi. II. Abdülhamit döneminde İstanbul’da denetim altında tutulan Şerif Hüseyin'in serbest bırakılması, İngiltere'ye bölgedeki çıkarlarını daha etkin bir şekilde savunma fırsatı sundu. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere'nin bölgedeki etkisi arttı ve Orta Doğu'da en güçlü güç haline geldi.
Arabistan Yarımadası
I. Dünya Savaşı sonrasında Arabistan Yarımadası’ndaki en önemli gelişme, Suudi Arabistan’da kurulan Vahabi Devleti oldu. Vahabiler, Müslümanlığın daha sert bir yorumu olan mezheplerini savunuyor ve Necd bölgesinde hüküm sürüyordu. 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklanmış ancak Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından bastırılmışlardı.İngiltere'nin I. Dünya Savaşı sırasında destek verdiği Hicaz Emiri Şerif Hüseyin, Arap ülkelerinin hükümdarı olma iddiasında bulunmuş ancak İtilaf Devletleri tarafından sadece Hicaz Kralı olarak tanınmıştır. Şerif Hüseyin, oğullarını Irak ve Ürdün'e kral olarak atamış, 1924'te de halifelik ilan etmiştir.
Ancak Necd Emiri Abdülaziz İbni Suud, Şerif Hüseyin'e karşı savaş açtı ve zafer kazanarak Hicaz ve Necd Kralı oldu. 1927'de İngiltere tarafından tanınan bu krallık, 1932'de Suudi Arabistan Krallığı olarak resmileşti. Suudi Arabistan, 1936'da Amerikan Aramco şirketine petrol çıkarma hakkı vererek ABD'nin bölgedeki etkinliğini artırmıştır.
Irak
San Remo Konferansı sonrası Irak, İngiltere'nin manda yönetimine verilmiş, Musul da buna dahil edilmiştir. Ancak Musul'un petrol kaynaklarının bir kısmı Fransa'ya verilmiştir. Aynı dönemde, Fransızlar tarafından tahttan indirilen Kral Faysal, 1921’de Irak Krallığı'nın başına İngiltere tarafından getirilmiştir.İngiltere, Irak’taki aşiret reislerine maddi yardımlar ve vergi muafiyetleri gibi teşviklerle bu bölgedeki etkisini sürdürmeyi planladı. Ancak Irak halkının milliyetçi duygularının artması ve bağımsızlık talepleri üzerine 1930'da İngiltere, Irak'ın bağımsızlığını tanımış ve manda yönetimi sonlanmıştır.
Ürdün
Ürdün, başlangıçta Kral Faysal’ın Büyük Suriye Krallığı'na bağlıydı. Ancak Fransızlar Faysal’ı Suriye'den uzaklaştırınca, 1922’de Milletler Cemiyeti’nin kararıyla Ürdün, İngiltere'nin mandası altında bağımsız bir devlet olarak kuruldu. Bu dönemde, Hicaz Kralı Şerif Hüseyin'in oğlu Abdullah’ın yönetimi altında kurulan Ürdün, ekonomik zorluklarla mücadele etti ve İngiltere'ye bağımlılığını sürdürdü. Ürdün, 1946’da tam bağımsızlık kazanmıştır.Mısır
1882’de İngiltere, Mısır’ı işgal ederek bu bölgeyi kendi topraklarına kattı ve 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa katılmasıyla Mısır’ı tamamen kontrol altına aldı. Ancak Mısır milliyetçilerinin isyanları sonucunda, İngiltere 1922'de Mısır’ın bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı. Bununla birlikte, İngiltere, Süveyş Kanalı'nın stratejik önemini ve Mısır’daki yabancıların haklarını koruma sorumluluğunu sürdürdü.İtalya'nın 1936’da Habeşistan’ı işgal etmesi ve Nil Nehri üzerindeki hak iddiaları, İngiltere'nin Mısır politikalarında değişikliklere yol açtı. İngiltere, Mısır'dan çekilirken Süveyş Kanalı'ndaki askerî varlığını sürdürme hakkı elde etti ve Mısır’ı koruma taahhüdünde bulundu.
Japonya'nın Yükselişi
Japonya, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar dış dünyadan izole olmuş, feodal bir yapıya sahip bir ülkedir. Ancak Batılı devletlerin ticari baskıları sonucu 1854'te Japonya, Batılı ülkelerle ticaret yapma zorunluluğu hissetti. Bu gelişmeler, Japonya’da yönetim değişikliklerine yol açtı ve Şogun yönetimi zayıfladı.1867’de tahta çıkan İmparator Mutsuhito, Batı tarzı reformlar yaparak "Meiji Restorasyonu"nu başlattı. Feodal sistemi kaldırarak Batı tarzı bir hükümet kurdu, hukuk ve anayasa reformları gerçekleştirdi. Bu reformlarla Japonya kısa sürede sanayileşti ve güçlü bir ordu kurdu.
Sanayileşmiş ancak hammaddeye ihtiyaç duyan Japonya, Asya’ya yayılma amacıyla Çin’in Kore üzerindeki hakimiyetine karşı harekete geçti. Çin’le yapılan savaşta zafer kazanarak, Batılı güçlerin ve Rusya'nın karşı çıkmasına rağmen, elde ettiği toprakları Çin’e geri verdi.
1904-1905 yıllarında Japonya ve Rusya arasında patlak veren savaş, Japonya’nın galibiyetiyle sonuçlandı ve Rusya, Çin ve Kore üzerindeki etkisini kaybetti.
0 Yorumlar