Atatürk Dönem İç Politika - Kpss Konu Anlatımı

 





Atatürk Dönemi iç politika gelişmeleriyle ilgili yazımıza II. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla başlayalım. II. TBMM, 1923 yılında toplanmış ve ülkenin iç politikasının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemde, Atatürk ve diğer devlet adamları, Türkiye'nin modern bir ulus-devlet olarak kuruluşunu sağlamak amacıyla çeşitli reformlara yönelmiştir. Hukuk, eğitim, ekonomi ve sosyal alanlarda bir dizi önemli adım atılmış ve çağdaşlaşma süreci hızlanmıştır. II. TBMM'nin açılmasıyla birlikte Türkiye'nin iç politikasında köklü değişimler başlamış ve ülke, demokratik ilkelerle yönetilen bir sisteme doğru ilerlemiştir. Bu dönemde yapılan çalışmalar, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini atmış ve modern bir devletin inşasına katkı sağlamıştır.

II. TBMM’nin Açılması (1923-1327) :

I. Türkiye Büyük Millet Meclisi, zorlu koşullar altında faaliyet göstermesine rağmen, 23 Nisan 1920 tarihinde kurulmuş ve hem milli egemenliği sağlama amacını taşımış hem de tarihimizin dönüm noktası olan Milli Mücadele'yi başarıyla yönetmiştir.

I. TBMM'nin bu başarıya ulaşmasında, milli birliğin bozulacağı endişesiyle parti faaliyetlerinden uzak durulmasının da etkisi olmuştur. Zira o dönemde herkesin ortak hedefi, düşmanı vatanımızdan atmak ve bağımsızlığı sağlamaktı. Particilik yerine birlik ve beraberlik ön planda tutularak, milletin iradesine dayanan bir yönetim anlayışı benimsenmiştir. Bu sayede, I. TBMM, büyük bir kararlılıkla hareket ederek Milli Mücadele'nin başarıya ulaşmasında önemli bir rol oynamıştır.

Ancak, zamanla I. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde devletin yönetim şekli ve barış sonrası izlenecek iç siyaset konusunda farklı görüşler ortaya çıkmaya başladı. Bu görüş ayrılıkları, meclis içinde gruplaşmalara yol açtı. Mustafa Kemal Paşa, kendisine yakın olan milletvekilleriyle birlikte Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nu kurdu ve bu gruba I. Grup adı verildi. Diğer milletvekillerinden oluşan grup ise II. Grup olarak adlandırıldı.

Meclis içinde yaşanan fikir ayrılıkları ve gruplaşmalar, yeni seçimlerin yapılması ve yeni bir meclisin kurulması gerekliliğini kaçınılmaz hale getirdi.

1923 yılında gerçekleştirilen seçimlerde, çoğunluk I. Grup (Halk Fırkası) tarafından elde edildi, ki bu grupta Mustafa Kemal'in liderliği vardı. II. Meclis, 11 Ağustos 1923 tarihinde toplandı ve ilk faaliyetlerinden biri, 23 Ağustos 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması'nı onaylamaktı. Bu, yeni meclisin önemli bir adımıydı ve Türkiye'nin uluslararası alanda tanınmasını sağlayan bir gelişmeydi.

Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) (CHP) (9 Eylül 1923) :

Milli Mücadele'nin kazanılmasından sonra, Mustafa Kemal'in inkılapları gerçekleştirebilmesi için uyum içinde çalışabileceği bir grup insanın oluşturulması gerekmekteydi. Bu nedenle, Mustafa Kemal siyasi bir parti kurma girişiminde bulundu.

Bu doğrultuda, Mustafa Kemal dokuz temel ilkeye dayanan bir parti programı hazırladı. Bu parti programına ayrıca gerçekleştirmeyi planladığı inkılapları da dahil etti. Ve 9 Eylül 1923 tarihinde "Halk Fırkası" kuruldu. Cumhuriyet'in ilanından sonra, 10 Kasım 1924 tarihinde parti adı Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirildi. Bu parti, 1950 yılında Demokrat Parti iktidara gelene kadar ülkeyi tek başına yönetti. (27 yıl boyunca)

Cumhuriyet Halk Partisi'nin özelliklerini sıralayacak olursak:İlk kurultayı Sivas Kongresi'nde gerçekleştirildi. Bu kongrede Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu ve Cumhuriyet Halk Fırkası, bu cemiyetin bir devamı olarak kuruldu.
Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk ilkelerinin tamamını savundu.
İlk genel başkanı Mustafa Kemal'dir.
Ekonomide devletçilik politikasını savundu.
Çift dereceli seçim sistemini benimsedi. (İki aşamadan oluşan bir sistemdir, ilk seçmenler ikinci seçmenleri seçer ve ikinci seçmenler milletvekili veya başkan gibi temsilcileri belirler.)
Türk tarihinde en uzun süre iktidarda kalan parti oldu.
Kurallarına göre 9 Umde ilkelerine dayanmaktadır.

Terakkiperver (İlerici) Cumhuriyet Fırkası (Partisi) (1924) :


Milli Mücadele sonrasında, meclis içerisinde ülkenin geleceğinin nasıl şekilleneceği konusunda fikir ayrılıkları ortaya çıktığını daha önce de belirtmiştik. Saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyet'in ilanından sonra, bu ayrılıklar daha da derinleşti. Bu grup, özellikle devletçilik ve inkılapçılık ilkelerinin nasıl uygulanacağı konusunda karşı çıkmaktaydı.

Bu görüş ayrılıkları sonucunda, CHP'den ayrılan milletvekilleri ile ordudan istifa eden milletvekilleri 17 Kasım 1924 tarihinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu. Kurucu üyeler arasında Kazım Karabekir, Rauf (Orbay), Dr. Adnan (Adıvar), Refet (Bele) ve Ali Fuat (Cebesoy) bulunmaktaydı.

Yukarıdaki paragrafta ordudan ayrılan milletvekilleri ifadesini kullanmıştık. Çünkü partinin kurulması sırasında, Mustafa Kemal'in isteği üzerine meclis tarafından çıkarılan bir yasa ile askerlik mesleğini icra edenlerin milletvekili olmaları yasaklandı. Böylece ordu siyasetin dışında tutuldu.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın özellikleri şunlardır:Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk muhalefet partisi olarak ortaya çıkmıştır.
Ekonomide Liberalizm'e yönelmiştir. Liberal ekonomi, ekonomik kararların bireyler tarafından alınmasını savunan bir yaklaşımdır.
Tek dereceli seçim sistemini desteklemiştir.
Dini görüşlere saygı duyulmasını savunmuştur.
Adem-i Merkeziyet (yerinden yönetim) ilkesini benimsemiştir.
Parti, Cumhuriyet'in ilanına ve hilafetin kaldırılmasına karşı olanları bir araya getiren bir merkez olarak rejimi tehdit eden bir yapı haline gelmiştir.

Cumhuriyet'e ve gerçekleştirilen inkılaplara karşı olanların kışkırtmaları sonucunda, Doğu illerinde Şeyh Sait İsyanı meydana gelmiştir. İsyanın çıkmasında, partiye bağlı bazı kişilerin etkili olduğu gerekçesiyle, parti Takrir-i Sükûn Kanunu temel alınarak kapatıldı (3 Haziran 1925).

Böylece, Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partisi kapatıldı ve çok partili hayat bir süreliğine kesintiye uğradı.



Nasturi Ayaklanması (1924):


Nasturi Ayaklanması, 7 Ağustos - 26 Eylül 1924 tarihleri arasında İngiltere'nin kışkırtmasıyla Hakkari'de meydana gelmiştir.

Nasturiler, I. Dünya Savaşı'nın ardından Türk yönetiminden ayrılmak için İngiltere'nin desteğini arkalarına alarak ayaklandılar. Özellikle Türk Devleti ile İngiltere arasındaki Musul sorunu nedeniyle anlaşmazlık derinleşmiş ve savaş ihtimali de içeren bir duruma dönüşmüştü.

Ayaklanma, 26 Eylül tarihinde kesin bir şekilde bastırıldı. Sınırları aşarak kaçmak zorunda kalan Nasturiler, Birleşik Krallık mandasındaki Irak'a sığındılar.


Şeyh Sait Ayaklanması (1925) :

Şeyh Sait Ayaklanması, halifeliğin kaldırılmasının ardından Cumhuriyet Rejimi'ne karşı çıkanların başlattığı bir isyandır.

Ayaklanmanın çıkmasında, Türkiye'yi Musul konusunda zayıf duruma düşürmeyi amaçlayan İngiltere'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yürüttüğü çalışmalar da etkili olmuştur.

Diyarbakır'da başlayan Şeyh Sait Ayaklanması, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da birçok ilde yayılarak genişlemiştir.

Bu zorlu dönemde Ali Fethi Okyar Hükümeti istifa etti ve yeni hükümeti oluşturan İsmet İnönü, isyana karşı aşağıdaki önlemleri aldı:Takrir-i Sükûn (Huzuru Sağlama) Yasası çıkarıldı (4 Mart 1925). Bu kanun, 1929'a kadar yürürlükte kaldı. Not olarak belirtmek gerekirse, Takrir-i Sükûn Kanunu ilk kez Şeyh Sait Ayaklanması'nın bastırılmasında kullanılmıştır.
İstiklal Mahkemeleri üçüncü kez kuruldu (Ankara ve Diyarbakır'da).
Bölgede kısmi seferberlik ilan edildi.

Bu önlemlerin alınması ve uygulanması sonucunda ayaklanma, 3 Haziran 1925'te bastırıldı.

Şeyh Sait İsyanı'nın sonuçları ise şunlardır:Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, isyandaki rolü gerekçesiyle kapatılan Türkiye'nin ilk muhalefet partisi oldu.
İngiltere, bu isyanı kullanarak Musul sorununun Türkiye aleyhine çözülmesini sağladı.
1926 Ankara Antlaşması ile Musul, İngiltere'nin Irak Hükümeti'ne bıraktığı bir mandayla yönetilen bölge haline geldi. Bu durum ayrıca Misak-ı Milli'ye aykırıdır.

Bozkurt-Lotus Olayı (1926) :


Bozkurt-Lotus Olayı, Midilli yakınlarında Lotus adlı Fransız gemisinin Bozkurt adlı Türk gemisini batırması olayını ifade eder.

Bu olayın ardından konu Lahey Adalet Divanı'na taşındı. Mahkemede Türkiye'yi başarılı bir şekilde savunan Mahmut Esat Bey, davayı Türkiye lehine kazandı. Bu sonuç üzerine Mahmut Esat Bey, soyadı kanununun ardından Bozkurt soyadını aldı.

Mahkeme kararıyla birlikte Bozkurt soyadını alan Mahmut Esat Bey'in başarısı, Türkiye'nin hukuki zaferlerinden biri olarak kabul edildi.



Serbest Cumhuriyet Fırkası (1930) :


Çok partili hayata geçişin duraklaması sonrasında ikinci adım olarak Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurulması gerçekleşti.

Ülke, 1930 yılına kadar bir dizi köklü reform gerçekleştirmiş olsa da, tek bir siyasi parti olması rekabeti engellemekteydi. Bu durum Türkiye'nin uluslararası imajını zedeliyor ve eleştiri ve denetim eksikliği yaratıyordu. Üstelik 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı da ekonomik çözümler için farklı fikirlerin gerekliliğini ortaya koymuştu.

Bu sebeplerle, Mustafa Kemal, cumhuriyet rejimini değiştirmemek koşuluyla Ali Fethi (Okyar) Bey'den bir parti kurmasını istedi. Ayrıca kız kardeşi Makbule Atadan'ı da bu partiye katılması için teşvik etti.

Bu gelişmelerin ardından Serbest Cumhuriyet Fırkası, 12 Ağustos 1930 tarihinde İstanbul'da Cumhuriyet Dönemi'nin ikinci muhalefet partisi olarak kuruldu.

Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın özellikleri şunlardır:Tek dereceli seçim sistemi benimsendi.
Ekonomide liberalizm savunuldu.
Kadınlara siyasi haklar verilmesi savunuldu.
Limanlarda uygulanan tekel sisteminin kaldırılması, Teşvik-i Sanayi Kanunu'nun tam anlamıyla uygulanması, yabancı sermayenin ülkeye girişinin sağlanması, Türk parasının değerini koruyacak tedbirlerin alınması ve vergilerin halkın durumuna göre toplanması savunuldu.

Ancak parti örgütlenmeye başladığında, Cumhuriyet'e, laik düşünceye ve inkılaplara karşı olanlar parti örgütlerine sızdı. Bunun üzerine Ali Fethi (Okyar) Bey, 17 Kasım 1930 tarihinde partiyi feshetti. Serbest Cumhuriyet Fırkası, resmi olarak 18 Aralık 1930'da kapatıldı.



Menemen (Kubilay) Olayı (1930) :

Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasının ardından, İzmir'in Menemen ilçesinde rejim karşıtlarının gerçekleştirdiği olay, Menemen (Kubilay) Olayı olarak bilinir.

Bir isyancı olan Derviş Mehmet, "şeriat isteriz" diyerek Menemen halkını isyana çağırdı. İsyanın başlangıcında önce iki bekçi şehit edildi. Ardından, isyanı önlemeye çalışan Asteğmen Kubilay (Mustafa Fehmi Kubilay) şehit edildi.

Ayaklanma kısa sürede bastırıldı ve Derviş Mehmet ve yanındakiler yakalanarak Divan-ı Harp'te yargılandı.

Şeyh Sait İsyanı ve Menemen Olayı, Türkiye'de henüz demokratik bir ortamın oluşmadığını gösterdi.

Bu olay, Cumhuriyet Rejimi'ne yönelik ikinci isyandır. Bunun sonucunda Atatürk döneminde bir daha çok partili hayata geçiş gerçekleşmemiştir.

Bursa Olayı (1933) :

Bursa Olayı, ezanın Türkçe okunmasına karşı çıkan tepkilerin Bursa'da meydana geldiği olaylardır. Mustafa Kemal'in müdahalesiyle olaylar kontrol altına alınmıştır. Mustafa Kemal, Bursa'daki olaylar hakkında şu sözleri söylemiştir: "Bu bir din meselesi değil, dil meselesidir."

Razgard Olayı (1933):

Bulgaristan'ın Razgrad bölgesindeki Türk mezarlıklarının Bulgarlar tarafından tahrip edilmesi, İstanbul'da büyük tepkilere neden oldu. Türk gençliği, milliyetçilik duygularıyla hareket ederek Bulgar mezarlarını onardı ve Bulgarlara kültür dersleri verildi.


Vagon-Li Olayı (1933):

Vagon-Li Şirketi, Osmanlı döneminden beri Türkiye'deki demiryollarını işleten Fransız bir şirketti. 22 Şubat 1933'te, şirketin Türkçe konuşan memuru Naci Bey'e Belçikalı müdür Jannoni tarafından resmi dilin Fransızca olduğunu belirterek 25 kuruş para cezası ve 15 gün işten uzaklaştırma cezası verildi. Bu olay sonrasında İstanbul Üniversitesi öğrencileri, şirketin bürosu önünde protestolar düzenledi. Bu durumlar üzerine şirket, Naci Bey'i tekrar işe başlattı ve "Vatandaş Türkçe Konuş" kampanyası başlatıldı.

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu